Benim hikayem, bana bu aşkı aşılayan fotoğrafçı babamın Nikon F50 makinesiyle yakaladığım kareyle başladı… İşte o gün mutluluğu, hüznü, heyecanı en samimi haliyle insanların yüzünde gördüğümü keşfettim. Bu yüzden de manzara fotoğrafları yerine, insan portreleri çekmek hayatımın bir parçası haline geldi.

Otuz yıla dayalı fotoğrafçılık kariyerine sahip olan babamdan, bir fotoğraf karesiyle yaşanmışlıklara nasıl anlam katabileceğimi öğrendim. Bilkent Üniversitesi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı bölümünden mezun olduğumda ise artık tam olarak biliyordum. En büyük aşkımı, tasarım ve sanatla birleştirerek insanların hayatına dokunabilirdim!

Fotoğraf çekmek benim için poz verdirmek olmamalıydı hiçbir zaman. Ben o anı en doğal haliyle yakalamalıydım. Bunu da sadece dünyanın en masum modelleri olan bebeklerle başarabilirdim. Bu idealimin peşinden Amerika'ya gittim ve New York Film Academy'de eğitim alma şansını yakaladım. Los Angeles'ın en iyi yeni doğan fotoğrafçıları olan Julie Rollins ve Marry ANN Halpin'le çalışma fırsatı buldum.

Şimdilerde ise hamile, doğum ve yeni doğan fotoğrafları çekerek, hayatınızın en özel ve masum anına ortak oluyor, her gün minik bir mucizeye şahitlik ediyorum.